Sevinçler Gibi Acılar da Paylaşılmalıydı.

Zaman her şeyin ilacı olsa da ilaç ve doktor çok önemli !!!

Belki bu yazacaklarımı bundan 2 sene öncesi dile getiremezdim. Aslında ne yaşadığımı ben de bilmiyordum. Ta ki doktorum Nazan hanımla tanışana kadar. Nazan Hanım’la tanışmam bundan 2 sene önceydi. Çok çaresiz ve tükenmiş durumdaydım karşılaştığımızda. 
 
Bir şey yiyemiyor içemiyor ve korku dışında hiçbir şeyi hissedemiyordum. Bir kez daha düşük yaşamıştım ve öncekilerde olduğu gibi bu acımın üzerini kapatmış, etrafa karşı güçlü görünmeye başlamıştım. Ancak yine her zaman olduğu gibi çok acı çekiyordum.
 
Bu yaşadığımın psikolojik bir durum olup olmadığını da bilmiyordum. Önceleri birçok kez bu tür durumla yüz yüze kaldığım halde bu sefer daha yorgun daha bitkin çok daha çaresiz hissediyordum.
 
Ben ilki ölü doğum, ardından sağlıklı bir evlat ve sonrasında 3 düşük yaşamış bir kadındım. Ölü doğumun ardından başlayan depresyondan tam manada kurtulamadan art arda gelen 3 düşük bünyemi harap etmişti.  Ölü doğum ve kürtaj deyip geçememiştim. Kalp atışlarını duymuş, her birini aklımın ve yüreğimin bir yerine yerleştirmiştim. Ama kimse bilmiyordu bunu.
 
Doktor doktor gezdim, durumunu anlatmaya, kurtuluş çareleri aramaya başlamıştım. Ama gittiğim hiç bir doktor hastalığımın depresyon olduğunu söylemedi bana. Ya yanlış doktora gitmiş, ya da yanlış tedavilerle belki ilk başta düzelecek durumumum daha çekilmez hal almıştı.
 
Ensem ve eklem yerlerim sanki bir köz konmuş gibi yanıyor, uyuyamıyordum. O derece yanma hissi, şimdi baktığımda anlamsız bulduğum korkular sadece basit örnekler değildi. Sürekli kusma hali, 14 kilo verip serumla beslenme yaşadıklarımdan sadece bir kaç örneğiydi.
 
Gidilen doktorlar, kullanılan ilaçlar derdime çare olamıyor, bu çaresizlikle kimseyi görmek istemiyordum. Üstüne üstlük yaşadıklarımı da kimseye anlatmıyor, olabildiğince güçlü ve neşeli görünmeye gayret gösteriyordum. Bunun hata olduğunu çok sonra anladım. Nazan hanıma göre sevinçler gibi acılar da paylaşılmalıydı.
 
İşte bu şartlar altında Nazan hanımla tanıştık. Kendisiyle ilk karşılaşmamızda yaşadıklarımın da etkisiyle konuşacak halim bir şey anlatacak dermanım yoktu. Belki derdime çare olamayacak bir başka doktora daha gitmiştim. İlk randevuda bana olabildiğince az soru sorarak neler hissettiğimi, neler yaşadığımı anladı. Bu tavrı bana az da olsa güven verdi. Tedavinin ilk aşamasında ilaç başlayacağını söyledi. Bir sonraki hafta buluşmak üzere ayrıldığımda, gittiğim diğer doktorların aksine hiç bir şey saklamadan ve hiç ihmal etmeden Nazan hanıma ve önereceği tedaviye devam edeceğime söz verme cesaretini buldum kendimde.
 
Tedavi süresince Nazan hanımın odasından her çıktığımda kendimi tanıyamıyordum. Konuşurken kendimi durduramıyor, hem anlatıyor hem ağlıyordum. Aslına bakarsanız bu da ilk kez başıma geliyordu. Her terapi sonunda yaşadıklarımı daha önce kimseyle paylaşmadığım ve yaşadıklarım hakkında hiç konuşmamış olmanın verdiği garip duyguyla eve dönüyordum. Anlattıkça kendimi daha kötü hissetsem de bir sonraki seansa daha iyi hissederek gidiyordum. Günden güne yaşadıklarımı içimde bir yerlere yerleştiriyor ve onları taşımanın yorgunluğu yerine gelen hafifleme duygusu hayli iyi geliyordu bana.
 
Tedavi sürecinin ilk dönemlerinde önce kendi kendime, alıştıkça da Nazan hanıma “aklımı mı oynatıyorum?” sorusunu sordum durdum. Tek cevap vardı. “Zamanla anlayacağız”
 
Günler günleri, haftalar haftaları randevular randevuları kovaladı. İki seneye yaklaşan süreçte zaman zaman dönüp geriye baktık.
 
Geçen süre Nazan Hanım’ın “Zamanla anlayacaksın” sözünü de doğruladı. Evet en korktuğum şey “Aklımı mı oynatıyorum?” sorusuydu ve bu sorunun cevabını kendim bulduğumda şaşırmadım değil. Evet gerçekten çok şey yaşamışım. “Bu kadar şeyi yaşayan her insanın vücudu bu tepkileri verebilir gayet normal”  dediğimde, Nazan hanımın “Zamanla anlayacaksın” sözü de bir anlam kazanmıştı. Çünkü Nazan hanımın tedavisi bana sorduğum soruları kendim cevaplama şansı vermişti. Nazan hanıma göre benim sorularıma kendim cevaplar bulmam birinin bunu bana anlatmasından çok daha faydalıydı. Ki çok da haklıydı.
 
Şimdi bir daha atağım olursa –ki inşallah olmaz- onu o kadar aciz karşılamayacağımı biliyorum.
 
Sonuç Nazan hocamın dediği gibi oldu. Hayat felsefem anı, anında yaşamalı, sevinci paylaştığımız gibi üzüntüyü de paylaşmalıyız ki yerlerine yerleşsinler.
 
Aslına bakarsanız hayatı öyle veya böyle yaşıyoruz neden kaliteli yaşamayalım. Üstelik bize yardım edecek bu kadar hocamız, doktorumuz varken. Bir kez daha beni yeniden bir bebek sahibi olmak için yüreklendiren ve her zor anımda yanımda olan Prof. Dr. Nazan Aydın hocama çok teşekkür ediyorum
 
İyi ki varsınız hocam. 
Betül Ç.